Takipçiler
Yardım İster Misiniz?
2012 Copyright. Blogger tarafından desteklenmektedir.
Popüler Yayınlar
-
Özellikle oyunlarda karşılaşılan "o.s. not supported" hatasının çözümü aslında olduça basit. Bu hatanın nedeni Windows 7'nin ...
-
Arkadaşlar bunu yaşayanlar var. USB'sine ya da harddiskine girmeye çalıştığında giremiyor. Çoğu kişi de USB'sinin bozulduğunu düşün...
-
Torrent çok güzel bir sistem. Ne olduğunu bilmeyenler buradan öğrenebilir... Bu çözüm sadece Zamunda Torrent'ler için geçerlidir. ...
-
Blogumda çok şey yazdım çok şey vaadettim ama çoğunu yapamadım maalesef. Bunun için öncelikle herkesten özür dilerim. Şimdi ise yazacağım ...
-
Belki de biliyorsunuzdur ama ben yine de söyleyeyim. Bilgisayardaki herşey (bu bir resim de olabilir, bir yazı da, bir video da ya da bir s...
-
Evet arkadaşlar şimdi sizlere özellikle yabancı forum sitelerinde paylaşılan ve Türkiye'deki kullanıcıların %65'inin (tahmini) bilm...
-
Öncelikle hepinizin yeni yılını kutlarım. Aynı zamanda bu gün BSBlog'un 1. yaşına girdiği gündür. 1 yılda 17706 sayfa görüntülenmesi ald...
Blog Arşivi
-
▼
2012
(72)
-
▼
Şubat
(15)
- Ece Sükan Benim Bloguma Yakışan Sony VAIO'yu Seçti...
- Blogla Çok İlgilenemiyorum Ama Başka Bir Fikrim Va...
- Rumeli Hisarı'nda Büyüleyen Fantastik Gösteri!
- Yürürken Mesajlaşmayın!
- Türkler HD Yayın İzlediğini Zannediyor!!!
- Şapkalı Harf Yapma
- Son Derece Cazip Mac Kampanyasında Son Hafta...
- 1.000.000 "İyi" İnternet Kullanıcısı Aranıyor!
- Bence Akıllı Telefonun Hiçbir Özelliği Yok!!!
- 1 Ayda 1 Pagerank
- İki Tane Aşırı Duygusal, Düşündürücü Öykü
- Bazı Torrent Terimleri
- Türk Torrent Hızları Çok Yavaş!!! Peki Neden?
- 14 Şubat'ta 3 Şey Var!!!
- Yeni Tasarım v4.2
-
▼
Şubat
(15)
Kategoriler
- Ben (2)
- Bilgisayar (15)
- Fotoğraf (5)
- İlgimi Çekenler (20)
- Yazılarım (25)
- Zeka Küpü (2)
Reklam
- 1.000.000 İyi İnternet Kullanıcısı Aranıyor
- Son Derece Cazip Mac Kampanyasında Son Hafta...
- Rumeli Hisarında Büyüyen Fantastik
- Ece Sükan Benim Bloguma Yakışan Sony VAIO'yu Seçti...
- iTunes kullananların kredi kartları boşaltılabilir...
- iPad Almak İçin Daha Ne Bekliyorsun...
- İlk Sony Xperia Sahnede
- Amerika Fiyatına Mac'leri Kaçırma
Arama
3 Şubat 2012 Cuma
İki Tane Aşırı Duygusal, Düşündürücü Öykü
Her ikisi de gerçekten çok duygusal, çok düşündürücü. Birisi annelere diğeri ise babalara. Anne ve babamıza olan sevgimizi kat kat arttırıyor bence. İlk önce anneye olan öykü:
Öykünün ismi yok. Ama ben koysaydım şunu koyardım:
Tek Göz Utancı
Annemin sadece bir gözü vardı. Öteki gözü çukurdu, yani yeri boştu.
Ondan nefret ediyordum. Çünkü bu durum beni arkadaşlarımın arasında utandırıyordu.
Babam, ben daha küçükken bir kazada öldüğünden, ailemizi geçindirmek de anneme kalmıştı. Bunun için okulda aşçılık yapıyordu.İlk okulda iken bir gün annem bana “merhaba” demeye gelmişti. Sanki, yerin dibine geçmiştim. Bunu bana nasıl yapabilirdi.? Onu görmezden geldim, ona nefretle bakarak oradan kaçtım...Ertesi gün sınıfta bir arkadaşım bana, “..Senin annenin sadece bir gözü var. Diğeri ne biçim.!” Dedi. Diğerleri de gülüşüyorlardı. O anda yerin dibine girmek ve de annemin ortadan kaybolmasını istedim.Bu yüzden, o gün onunla karşılaşınca dedim ki:-“Beni gülünç duruma düşüreceğine, ölsen daha iyi!..”Annem karşılık vermedi. Sadece, tek gözüyle bana biraz baktı ve uzaklaştı gitti...Dediklerim hakkında bir saniye bile düşünmemiştim, çünkü çok kızmıştım. Onun duyguları beni hiç ilgilendirmiyordu. Onu evde istemiyordum ama ev onun üzerineydi...Çok çalıştım, kendime yeter oldum, sonunda Singapur’a okumaya gittim. Bir süre sonra da evlendim. Birikimime borç ekleyerek kendime bir ev aldım. Daha sonra çocuklarım oldu ve hayatımdan memnundum. Annemi unutmuştum...Bir gün annem bizi ziyarete gelmişti. Öyle ya, kaç yıldır beni görmemişti. Kapıya gelince, çocuklarım tek gözlü birini görünce birden korktular, sonrada güldüler.“Babaanneniz” diyemedim. İçeri girince ilk fırsatta ona:-“Evime gelip çocuklarımı nasıl korkutabilirsin.? Buradan hemen git.!” Dedim.Bu çıkışıma annem kısık bir sesle:-“Kusura bakmayın, ben yanlış adrese geldim galiba.!” Dedi ve çıktı-gitti...Aradan yine uzun bir zaman geçmişti. Bir gün “mezunlar toplantısı” için okulumdan bir mektup aldım.Karıma; “..iş seyahatine gidiyorum” diye bahane uydurdum.Mezunlar toplantısından sonra, birden aklıma düştü.‘Sadece meraktan’ eski evime gittim.Eski komşularımıza sorduğumda, “annemin öldüğünü” söylediler.Önce biraz sevinç duyar gibi oldum ama içimde bir burukluk ve sızı hissettim.Ben şaşkınca beklerken, “bana verilsin diye annemin bir mektup bıraktığını” söylediler. Açtım ve okumaya başladım:-En sevgili oğlum... Her zaman seni düşündüm.Singapur’a gelip çocuklarını korkuttuğum için üzüldüm...Mezunlar gününde geleceksin diye çok sevindim ve bekledim.Ama; “seni görmek için yataktan kalkabilir miyim” diye çok düşündüm...Seni büyütürken, ‘tek gözümle’ sürekli bir utanç kaynağı olduğum için de üzgünüm...Biliyor musun biricik oğlum . .Sen küçücükken, babanla birlikte bir kaza geçirmiştin. Baban öldü fakat sen, bir gözünü kaybetmiştin. Bir anne olarak, senin tek bir gözle büyümene dayanamazdım...Bu yüzden, babandan kalan tarlayı satarak, ameliyat masraflarına yatırdım.İşte, şimdi o yeri boş olan gözüm var ya, onu sana vermiştim. Nakil çok başarılı geçmişti, hiç fark edilmiyordu. “O gözle, biricik oğlum görüyor ya...” diye çok mutlu oluyordum. Ana yüreği ya oğul, sana “sen benim gözümle görüyorsun” diyemedim...Başarılarından dolayı seninle o kadar gurur duyuyordum ki, bu bana yetiyordu.Her şeye rağmen, sen benim oğlumsun... Bütün sevgilerimle... Annen.Ben bu mektubu ayaküstü sessizce okurken, etrafımda toplanan komşularım gözlerini silerek, tek tek uzaklaşıyorlardı. Ortada öylece yalnız kala-kaldım . .
Diğeri ise babalar için:
Affet Babacığım
Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı.Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü.Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler.Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu.Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu..."Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum.
Her iki öyküyle ilgili yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda lütfen saygılı davranınız.